Mahrem | Konular | Kitaplar

İNSANLIĞIN SAÂDETİ ÂİLEDEN BAŞLAR

Aşağıdaki yazı, Hıristiyan dünyasında hâlen münâkaşa ve müzâkere edilmekte olan ve son derece mühim bir meselenin hulâsasıdır. Müzâkerecilerin hepsi de Hıristiyan ilâhiyatçılardır. 21. yüzyılın eşiğinde Hıristiyan âleminin ilâhî hakikatleri nihâyet görebilmiş olması, insanlık adına sevindiricidir. Ayrıca İslâm âleminin; bölünmüş ve parçalanmışlıktan, iç mücadele ve kavgalardan, itikâdî-amelî ve ahlâkî çöküntülerden kurtulması hâlinde, İslâmiyet'le sadece 21. yüzyılın değil, kıyâmete kadar bütün asırların şerefleneceğinin de mesajını veriyor. Bu müzâkere ve mütalâaların basında yer alan bir kısmını, câlib-i dikkat bularak hulâsa ediyoruz...
"Bugün milyarlarca Hıristiyan, dinlerine sırt çevirmişler ve dînî müesseselerini karikatürleştirerek yorumlamaya başlamışlarsa ve daha açık bir ifadeyle, çağımızın bilim ve teknolojisi sonucunda bu din âdeta Hıristiyanlık'tan firar kapısı haline getirilmiş ise bunun sebebini; Hıristiyanlığın âile hukuku ve kadın-erkek münâsebetlerindeki bağnazlık ve tenâkuzlarında aramak icap eder. Hıristiyanlık, âile müessesesinin medeniyet ve insanlığın temeli olduğunu anlamamış, kadına saygı gösterilmesi gerektiğini reddetmiştir. Oysa İslâmiyet, Hıristiyan dünyasının söylediklerinin aksine; kadını, âile müessesesini ve kadın-erkek münâsebetlerini dokunulmaz bir fazilet çemberi içinde kucaklamıştır. İslâmiyet'te kadın, saygının zirvesindedir.
"Hayret vericidir ama doğrudur. Matta İncili'nin 19. sûresi ve 10. âyetinin dışında Hz. İsa (a.s.)iki cins arasındaki münâsebetlerden hiç bahsetmemiştir. Oysa kadın ve âile müssesesinin kudsîliği hakkında yüzlerce hadîsin yanısıra, Budizm'in, Musevîliğin ve Hıristiyanlığın dokunmadıkları sapık münâsebetler günah sayılarak 35 âyet hükmü ile Kur'ân'da da yer alır.
"Aziz Augustin ile İncil'in ilk kitabı (Genese) beşerî bir zevk alınmadan kadının sadece çocuk doğurmakla mükellef olduğunu söyler. Papalık da bu mevzuda bu güne kadar aynı kanaati benimsemiştir... Oysa Kur'an, bu münâsebetlerin ahlâki temelini önce nikâh müessesesi ile kutsi bir esasa bağlamış ve sonra emretmiştir:

"Katoliklik, kadın-erkek münâsebetlerini; sadece zevk alınan behîmî bir yakınlık saydığı için, onu affedilmez bir günah olarak damgalar. Böyle bir kanaat, İsa (a.s.)'ın hiç evlenmemiş olmasına bağlanır. Ne var ki bu yorum, insan tabiatına aykırı olduğu için ona riâyet eden çıkmamıştır. Oysa İslâmiyet, "Ey inananlar, Allahınızın helâl saydığı eşinizle alacağınız zevkten kendinizi mahrum etmeyiniz"diyerek bu münâsebetleri behîmîlikten kurtarmış ve ahlâkî zemine oturtmuştur.
"Yİne Aziz Augustin, "Eşler arasındaki münâsebetlerde bedenî zevki yok edecek bir ilaç alınmalıdır" derken, İslâmiyet ve İlâhiyatçıları; kadın-erkek münâsebetlerini Hıristiyanlığın mantıksızlığına düşmeden ahlâkî ve fizyolojik zemine binâ etmişlerdir.
"Helâl eşler arasındaki münâsebetler rûhu dinlendirir, irâdeyi güçlendirir, zekâyı açar, uzak görüşlülüğü sağlar, insanı hastalıklardan ve bilhassa delilikten kurtarır... Bunun açık yorumu şudur: İslâmiyet'in ebediyete uzanan hayâtiyet şansı, Hıristiyanlığın artık sabit olan körlüğü ile kıyas edilemeyecek mükemmeliyettedir.
"İslâmiyet'ten başka hiçbir din, sapık münâsebetleri Kur'ân kadar lânetlememiş ve sebep olacağı biyolojik ve fizyolojik âfetleri önceden haber vermemiştir. AIDSbu kanaatin delilidir.
"Doğum kontrolü İslâm'da sadece zarûretler karşısında izne bağlanmıştır. 1058-1111 yılları arasında yaşamış olan İmâm-ı Gazâlî (rh.) bu kontrol için ince deriden yapılmış torbaların kullanılmasını tavsiye eder.
"Ana karnındaki cenînin yok edilmesinin açık bir cinâyet olarak değerlendirildiği, kürtaj mevzuunda İslâm'ın saygıya lâyık esasları; bugün bütün modern hukuk tarafından benimsenmiş ve İslâmiyet bu mevzuda dünyaya örnek olacak emir ve esaslar manzumesi ortaya koymuştur.
"İnsanlığın ebedî saâdeti âileden başlar. Hıristiyanlık âileyi ve nihâyet haram kılınmamış sevgiyi bile reddetmektedir. İslâmiyet ise, kıyâmete kadar geçerli kalacak olan beşeriyetin kurtuluş reçetesini; âile unsurunda bulmaktadır. Alâh'ı sevebilmenin aslî şartı, kadını ve erkeği ile O'nun yarattıklarını sevmektir. Bu yoldaki İslâmî kâideler benimsenmez ise, Hıristiyanlık, gücünü her gün biraz daha kaybedecektir. İslâmî mantık ve ahlâkı kabullenmek, kâinatın yaratıcısı ve sâhibinin de emridir."
Evet, Hıristiyan İlâhiyatçılar arasındaki müzâkere ve münâkaşaların hulâsası bu. Eh ne diyebiliriz, Allah'tan hidâyetlerini istemekten başka... Tabiî hidâyetleri kabilse.

Fazilet Takvimi

Konular