Mahrem | Konular | Kitaplar

IRZ - NÂMUS - HAYÂ VE TESETTÜR

Tanzîmat'tan bu yana Batılı olmaya ve modern görünmeye çalıştık. Böylece ilerleyeceğimizi ve medenî olacağımızı zannettik. Halbuki umulanın tam aksiyle karşılaştık. Irz, nâmus, hayâ gibi hasletlerimizle beraber insanlığımızıda kaybettik. Çünkü asıl medeniyet kaynağı olan İslâmî hayattan uzaklaştık. Basının ve medyanın bildirdiklerine göre kadınlara sataşma ve saldırılar artmaktadır. Niketkim 1992 yılında İstanbul'da gelir ve tahsili orta ve yüksek seviyede olan 500 kadınla, son senelerin moda tâbiriyle, "cinsel taciz!" üzerine yapılan bir anketin neticeleri, insanı dahşete düşürecek seviyededir! Kadınların:

- Size elle veya sözle sarkıntılık yapıldı mı? sorusuna, yüzde 76'sı "Evet" demiştir.

- Lâf atıldı mı? sorusuna da, yüzde 98'i "Evet" diye cevap vermiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü'nden alınan bilgiler de hiç içaçıcı değildir. Hatta Çağdaş Hayatı Destekleme Derneği bile bu vaziyetten bîzardır.

Fâtih devrine gitmeye gerek yok 50-100 sene evvel bile böyle vak'alar, şimdikine nazaran yok denecek kadar azdı. Bir sarkıntılık ve tecâvüz olsa, kıyâmet kopardı. Peki, nasıl oldu da biz bu hâle geldik?

Tesettüre riâyet etmez olduk. Kadın ve kızlarımız, evden dışarı çıkarken şık görünmeye, câzip olmaya çalıştılar. Bunun için de açık-saçık, daracık kıyâfetler giyindiler. Yetmiyormuş gibi, bir de parfüm süründüler. Bu halleriyle işlerlerinde ve çeşitli müesseselerde erkeklerel beraber çalıştılar. Sokaklarda gezdiler, erkeklerle karışık tıkış-tıkış kalabalık umumî vâsıtalara bindiler... Elbette bu hâl erkeklerin dikkat nazarlarını çekecek, duygulanmaya ve tahrike sebep olacaktır.

Bizi dîni millî terbiyemizden uzaklaştıran ana sebep, Batılılaşma ihtirâsıydı. Bütün yayın organları dînimizin haram kıldığı kılık-kıyâfeti âdeta teşvik etti. Hatta bazılları çıplaklığa özendirdi. Hayâ ve sıkılma hissi kalmadı. Kısaca vatandaşımız evde, yolda, iş yerlerinde şehvâni hislerin zehirli oklarına hedef oldu.

Halbuki dinimiz, kadınların örtünmelerine, nâmahrem erkeklere haram yerlerini göstermemelerine, erkeklerin de harama bakmamalarına çok büyük ehemmiyet verir. Zira böyle bir günah, sadece fizikî ve dünyevî bir zarara sebep olmakla kalmıyor; kalbi, ruhu kısacası mânevî bünyeyi de yaralıyor, hatta tahrîb ediyor. Bu bakımdan İslâmiyet, kadının mümkün mertebe evde oturmasını, dışarı çıkma mecburiyetinde kalırsa örtünmesini emreder.
Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor: "(Habibim!) Mü'min erkeklere de ki, gözlerini (kendilerine helâl olmayan şeylerden) kapayıp sakınsınlar." (S. Nûr, 30) Bir hadis-i şerifte de şöyle buyuruluyor: "Kadın avrettir, (örtünmesi gerekli mahremlerdendir). Dışarı çıktığı vakit şeytan onu tâkip eder. Kadının Allah'a en yakın hâli, evinde bulunduğu zamandır." (et-Tergîb ve't-Terhîb, 1/227)

Ahzab sûresi 59. âyet-i kerimede de şöyle buyuruluyor: "Ey Peygamber! Kendi hanımlarına, kızlarına ve Müslüman kadınlara de ki, (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış elbiselerini üzerlerine örtsünler. Bu onların (İffetli) tanınmaları, eziyet edilmemeleri için daha uygundur..."
İslâmiyet, cihânşümul bir dîndir. Resûlüllah Efendimiz âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Bu bakımdan İslâm'ın emir ve yasaklarından, kim olursa olsun, ne kadar uzak bir hayat yaşarsa, o kadar zarar görür huzursuz olur.

Cinsî ta'cizin de teknoloji ile, gelişme ve ilerlemeyle filan bir alâkası yoktur. Sadece açık-saçıklık, harama-helâle riâyet etmemekle, kısacası Canâb-ı Hakk'a isyan nisbeti ile alâkalıdır. Elbette bu hâl medeniyet değil, denâettir, insanlığın yüz karasıdır. Bu ve benzeri ahlâksızlıklardan kurtulabilmenin çaresi olarak deriz ki;

İnsanımızda, hususiyle gençlerimizde ırz, nâmus ve hayâ duyguların geliştirmeliyiz. Bunun içinde imanlarını kuvvetlendirmeliyiz. Çünkü "hayâ imandandır."

Kadın ve kızlarımıza açık giymenin, erkeklerle ihtilâtın, erkeklere de harama bakmanın, sadece cinsî tâ'ciz ve tecâvüz gibi tahrîbâtları tevlid etmediği, bilhassa îman mahalli olan kalbi yaraladığı, îmanı zayıflattığı; dolayısıyla âhirete ait ebedî bir zarara sebebiyet verdiği anlatılmalıdır. Günahkârlar için cehennem azâbının şiddet ve dehşeti, küçük yaştan itibaren zihinlere iyice yerleştirilmelidir.

Fazilet Takvimi

Konular